Online İşlemler

Borç Ödeme

Ereğli Belediyesi

BEYAZ MASA

Çözüm Merkezi

+90 (332) 710 07 07

Yükleniyor...

Ereğli

Yükleniyor...

Çözüm Merkezi

0 332 710 07 07

Yükleniyor...

Ereğli

Yükleniyor...

Tarihçe

Tarihçe

Önsöz / Preface:

Doğal ve tarihi yapısı itibari ile Türkiye, birbirinden çok farklı özellikleri sinesinde barındıran bir ülkedir. Hatta bu kadar çok değişikliği topraklarında sergileyen başka bir ülke yok gibidir. Fiziki yapısında görülen bu karakterlerin canlı doğal varlıklara yansıması ise çeşitliliğinin boyutlarını büsbütün artırmıştır. Türkiye’ nin bu özelliği, en belirgin şekliyle “ Küçük Asya ” isminde anlamını bulmaktadır. Anadolu yarımadasının, Dünyanın en büyük kıtası olan Avrasya’nın görkemli varyasyonlarını kendi ölçeğinde göstermeside gerçekten istisnai bir durumdur. Tarih bahçesinde yeşeren nice uygarlıklara beşiklik etmiş bu cennet ülke, yaşadığımız bu topraklar; dünyanın en eski yazılı belgesi Sümer kaynaklarında “ Güneşin Bahçesi “ olarak tanımlanmaktadır. “ Güneşin Bahçesi “ Anadolu’ nun bu güzel köşesini Türk Turizmine kazandırmak için yola çıkanlara ve “ Anadolu Güneşini “ bir de Ereğli ve çevresinde yudumlamak ve seyretmek isteyenlere selam olsun.

NEOLİTİK ÇAĞ (M.Ö.7000-5000)

Daha önceki Paleotik çağlarda mağaralarda yaşayan insanlar bu çağda büyük bir aşama geçirerek doğa ile olan savaşını kendi lehine çevirmeyi başarmış, bazı hayvanları evcilleştirmiş, toplayıcılıktan tarıma geçmiştir. Bu çağda würm buzul örtüsünün erimesiyle dünyanın iklimi ve çevre koşulları değişmiştir. Çatalhöyük'te vahşi hayvanlardan korunmak için tepeden girilen düz damlı kerpiç evler yaparak yerleşik düzene geçmişlerdir. Taştan ve sileksten av aletleri topraktan yemek kapları yapmışlar, buğdayı el değirmenlerinde öğütmüşlerdir.

KALKOLİTİK ÇAĞ (M.Ö.5000-3500)

Geniş bir alana yayılmış yerel kültürlerdir. Can Hasan bu döneme en iyi örnektir. Ereğli müzesinde dokuma için kullanılan ağırşak, ok uçları, damga mühürler, sergilenmektedir. Damga mühürler yalnız Anadolu'ya hastır. Böylece günlük hayatta kullanılan mühürler mülkiyet fikrinin oluştuğunu belgelemektedir.

ESKİ TUNÇ ÇAĞI (M.Ö. 3500-2000)

Bakıra kalay karıştırarak elde edilen ve adını bu çağa veren tunç alaşımı, bakırdan daha sert olduğu için yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Altın ve gümüşü gerek döküm gerekse eritme tekniği ile ileri derecede işletmeye başlamışlardır. Madencilik gelişmiş, önemli meslek grupları ortaya çıkmaya başlamıştır. Küçük şehir devletleri kurulmuştur. Madenin günlük hayata girmesiyle madenden yapılan plastik eserler artmıştır. Ereğli müzesinde tunçtan yapılmış insan ve koç figürü bu döneme örnektir. Ereğli ovası bu çağda yoğun bir iskan görmüştür.

ASUR TİCARET KOLONİLERİ ÇAĞI  (M.Ö 2000-1800)

Bu çağda Anadolu madencilikte, doruk noktasına erişmiştir. Ülkeler arası ticaret gelişmiş ve ticaret merkezleri kurulmuştur(Karum). Anadolu'da yazı bilinmiyordu. Mezapotomya'dan gelen tüccarlar çivi yazısını biliyorlardı. Anadolu insanı bu sayede yazıyı öğrendi.Tüccarların getirdikleri kalay, kumaş, koku burada satılıyordu. Anadolu'dan ise gıda maddeleri götürüyorlardı. Ereğli müzesindeki kutsal yerlere  konan idoller ve mutfak eşyaları bu döneme aittir.

HİTİT ÇAĞI  (M.Ö 1800-1200)
 Önce bağımsız şehir devletleri kuruldu. Daha sonra imparatorluk devri başladı. Hititler Anadolu'ya doğudan girerek  egemen olmuşlardır. Çivi yazılı tabletlerde Hubişna adı geçmektedir. Ereğli merkezinde yer alan ve  modern şehrin altı metre altında bulunan Roma döneminin alt kısmında  Hitit yerleşimi olduğu bulunan seramiklerden anlaşılmaktadır. Hubişna kentini burada aramak daha doğru olacakdır. Ereğli müzesinde bu döneme ait tuzluk-biberlik, mutfak eşyaları, scarabe mühürler, süs eşyaları sergilenmektedir.

GEÇ HİTİT ÇAĞI (M.Ö 1200-800)

Hitit İmparatorluğu, batıdan gelen Frigler tarafından yıkılınca Hititler güneye doğru ilerlemişler ve Ereğli-Niğde arasından Tuvana Prensliğini kurmuşlardır. Bu prensliğin en görkemli zamanında Rahip Kral Varpalavas tarafından  İvriz Kaya Anıtı yapılmıştır. Hiyeroglif (resim yazısı) kullanan Hititler  Asur, Frig ve Arami kültürleri etkisinde kalmış ve bu nedenle yeni bir ekol ortaya çıkmıştır.Ereğli müzesindeki tek ve çok renkli kaplar fibulalar (elbise tokası) silindir mühürler,iki dilde yazılmış kitabe bu döneme aittir.

FRİG ÇAĞI  (M.Ö. 1200-546)

Frigler Anadolu'ya yerleştikten sonra güçlü bir krallık kumuşlardır. Ereğli civarında Gıcıkışla, Zincirli Höyük ve Ereğli merkezinde bulunan eski belediye yeri bu dönemde yoğun yerleşim alanıdır. Ereğli müzesinde çok ve tek renkli seramikler bu döneme aittir.

HELLENİSTİK ÇAĞI (M.Ö. 330-30)


M.Ö 4.yy'de Makedonya'lı Büyük İskender Anadolu üzerinden yaptığı seferlerle Persler'i yenmiş büyük bir imparatorluk kurmuştur. Grek kültürü Ön Asya ve Anadolu kültürleriyle kaynaşarak evrensel bir kültür oluşmuştur.  Ereğli müzesindeki Göztepe Tümülüsünde bulunan altın diadem, Altın Efes sikkesi ve altın kaplamalı sanduka ile orman fidanlığında bulunan Athena sikkeleri bu döneme aittir.

ROMA ÇAĞI (M.Ö 30-M.S 330)


Augustus ile imparatorluğa dönüştürülen Roma devleti tüm akdenize hakim olmuştur. Ereğli (Herakleia) bu dönemde İvriz çayının tüm ovaya yayılması nedeniyle yığma tepeler üzerine kurulmuş ve etrafı surla çevrilmiştir. Bu döneme ait mezar siteler, sikkeler, mimari eserler, heykeller, sunaklar, cam ve toprak kaplar Ereğli müzesinde sergilenmektedir.

BİZANS ÇAĞI ( M.S. 330  - 1453)


330 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılmış, Doğu Roma adını değiştirerek Bizans İmparatorluğu olmuştur. Başkenti İstanbul'dur. Bu çağda Anadolu'da iki büyük din Hıristiyanlık ve İslamiyet birbirleriyle devamlı çatışmışlardır. Bunun en önemli gerekçesi  Arap akınları ve Haçlı Seferleridir. Ereğli'de Arap akınlarını durdurmak için kentin etrafındaki surlar sağlamlaştırılmıştır. Buna rağmen 806 yılında Harun Reşit kenti ele geçirmiştir. Bu dönemde Ereğli piskoposluk merkezi olmuş özellikle 'Kuyudaki Yahya'  adıyla anılan Azizin yurdu olarak bilinmektedir. Bu döneme ait mermer rolik, altın kristoğramlar, sırlı seramikler, sikkeler, mezar taşları, figürünler Ereğli müzesinde sergilenmektedir.

SELÇUKLAR VE İLHANLILAR (1077-1335)

Anadolu topraklarında birbirini izleyen büyük uygarlıklardan birini kuracak ve İslam dinini bu bölgeye yayacak olan Selçuklular'ın 200 yıldan az olan ömürlerine rağmen Türk kökenli ilk büyük göçebe kültürünün kaynağı ve öncüsü olması bakımından büyük önem taşımaktadır. Beylikler döneminde Ereğli'de büyük imarlar yapılmıştır. Sikkeler, sırlı ve sırsız seramikler, mimari süsleme elemanı olan sutukolar Ereğli müzesinde sergilenmektedir.

KARAMANOĞULLARI VE OSMANLI DÖNEMİ (1299  1923)

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ereğli büyük bir önem kazanmıştır. 1389 yılında Yıldırım Beyazit Ereğli'yi Osmanlı İmparatorluğuna bağlamıştır. Ereğli'nin en görkemli yapıları olan camiler, kervansaraylar, hamamlar ve bedestenler bu döneme aittir. Ereğli müzesinde etnoğrafik bölümde sergilenen altın tezhipli  Kuran-ı Kerim, çeyiz sandığı, bindallı, üç etek, cepken, halı, kilim, silah, sikke ve madeni mutfak eşyaları sergilenmektedir.

CAMİLERİMİZ :

Ulu Camii

Cami Kebir Mahallesinde yer alan Ulu Camii plan olarak kufe tipindedir. 26X39 metre ölçülerinde, Karamanoğlu  Mehmet Bey adına  1426 yılında yaptırılan Ulu Camii en önemli kültür varlıklarından biridir. Orijinal olarak sadece minaresi kalmıştır. Kuzey-güney yönünde uzanan sekiz sıra  kemer üzeri kirişlerle kapatılarak oluşturulan düz çatıyla kaplanmıştır. 32 adet sütun üzerine oturan kemerler beyaz taştandır, sütunlardan sekiz tanesi yığma diğerleri devşirme malzemedir. Geriye kalan yirmi dört sütun ve  başlıklar Roma ve Bizans  dönemine aittir. Minareye yakın kapı üzerinde ve yanında onarım kitabeleri vardır. Mihrab 1940 onarımında yeniden yapılmıştır. Caminin kuzeydoğu köşesine oturtturulan minare 40 metre yüksekliğinde olup kırmızımsı kesme taştan yapılmıştır. Sekiz köşeli mermerden kaideye oturur. Kaide üzerindeki bölümde  sekiz adet kemerli yüz ile küp kısmı yapılmıştır. Kaide ile küp arasına konan  mermer kuşakta sülüs yazı ile Ayet-ül Kürsi yazılıdır. Minare gövdesinde beyaz renk taş ile on adet kuşak vardır.Şerefe altındaki geniş kuşaklı mavi zemin üzerine siyah renk kufi yazı kalıntıları görülmektedir. Külah altındaki çinilerin bir kısmı dökülmüştür. Yine külah altında pencere görünümünde açıklıklar ve çiniler ile Karaman'daki İbrahim Bey imaret camiine benzer. Minare beylikler dönemi çinili minare tipine girmektedir.

Büyük Dedeköy Camii

Şu anda kullanılmamaktadır. Kuzey cephe duvarı düzgün kesme taştan olup kiliseye aittir. Restore edilerek, iki dine hizmet etmiş olan bu yapının turizme açılması gerekir.

Kaya Anıtları/ Rock Monuments:

Milattan önce 1200 yıllarında Hitit İmparatorluğunun sona ermesiyle Asurların M.Ö. 8.yy da kuzey Suriye'yi ve güney Anadoluyu ele geçirmesi arasında kalan dönemin mimarlığı ve görsel sanatı Geç Hitit dönemi olarak tanımlanır. Tuvana Kralı Varpalavasın İvriz çayının yanına yaptırdığı kaya anıtı oldukça etkileyici ve önemlidir. Burada bilinçli olarak Hitit Kaya Anıtları geleneğinin M.Ö. I.bin yılda yeniden canlandığı görülmektedir. Bu tip Anıtlar çay kenarlarında doğal kaya üzerine bağımsız olarak yapılmışlardır. Tek veya çok figürlü ve Geç Hititlerin kullandığı hiyeroglif yazıtlar eşliğindedir. Bahçe-Saray özelliğinde olan bu yerlerde Kral aynı zamanda baş Rahiptir. 420x240 cm ölçülerindeki anıtta kabartma tekniğiyle figür ve yazıtlar yontularak yapılmıştır.  Kompozisyonda Rahip Kral Varpalabas, karşısında daha büyük ölçülerde bir elinde üzüm salkımı, diğer elinde buğday demeti tutan Tanrı Tarhundas a dua etme pozisyonundadır. Hiyeroglif yazıtta ”Ben sarayda bir Prensken bu asmaları diktim Tarhundas bunlara bereket ve bolluk versin” denilmektedir. Anıtta Hitit geleneğinin yanı sıra Asur, Arami ve Frig sanatının sentezini görmek mümkündür.

Kaya anıtının aynısı Ambar deresi mevkinde bulunmaktadır. Oldukça yıpranmıştır.Figürlerin dış konturları belirgindir.Hiyeroglif yazıt yoktur.Önce burasının yapıldığı ancak ivriz  çayına uzak olması ve konumundan dolayı vazgeçildiği sanılmaktatır.


Ereğli adını; Bizans İmparatoru Herakliyüs adı ise Yunan mitolojisinde yarı tanrılaşmış bir kahraman olan Herakles'ten gelmektedir.

 

“ Herakliyüs ” kelimesi zaman içinde Türkçenin ses yapısına uygun olarak; Herakle, İrakle, Eregle, Eregli, Eregliyye, EREĞLİ şeklini almıştır.

 

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ise I. Alaeddin Keykubad'ın Ereğli'den bir sefer dönüşü geçerken Peygamber Pınarı denilen (şu anda Akhüyük köyünde bulunan) çamurun, yaralı askerlerinin yaralarına şifa olduğundan dolayı buraya ERKİLİ (Ereğli) dediği için adını buradan aldığı yazılır.

 

Tarih boyunca Hitit, Asur, Kimmer, Frig, Lidya, Pers, İskender İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu ve Bizans idaresinde kalan Ereğli, 9 asırda Bizans ile Abbasiler arasındaki mücadeleye sahne oldu.

 

Anadolu Selçukluları zamanında Türklerin idaresine giren Ereğli, Anadolu Beylikleri zamanında Nure Sufi Bey'in kurduğu Karamanoğlu Beyliğinin 1250-1256 arası ilk başkenti olmuştur.

 

Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Osmanlı topraklarına katıldı. 20 asırda Bağdat Demiryolunun ilçeden geçmesi ile Ereğli’nin önemi daha da arttı.

 

Osmanlı Devletinin son döneminde Konya Vilayetine bağlı bir kaza merkezi olan Ereğli, cumhuriyet döneminde de Konya'nın ilçesi olma durumunu devam ettirdi.

 

Deniz seviyesinden 1054 m yüksekte bulunan Ereğli’nin genel nüfusu 30.12.2022 tarihi itibari ile Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine (ADNKS) göre 150.978’dir. Bunun 76.239’i erkek, 74.739’ sı kadındır. 2826.65 km² yüzölçümüne sahip ilçenin 87 mahallesi bulunmaktadır. İlçe halkının yarıdan fazlası geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlamaktadır.

 

İlçenin en önemli akarsuyu İvriz Çayı üzerinde kurulu İvriz Barajı, Ereğli'de hem tarım alanlarını sulamakta ve içme suyu ihtiyacını da karşılamaktadır.

 

İlçede baklagiller, sanayi bitkileri, meyve, sebze ve yem bitkileri yetiştirilmektedir. Ereğli’de yetiştirilen kirazlar bir bölümü ihraç edilmektedir.

 

Ereğli'de Necmettin Erbakan Üniversitesine bağlı Ereğli Eğitim Fakültesi, Ereğli Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi bulunmaktadır. Ayrıca Ereğli Adalet Meslek Yüksekokulu ve Ereğli Kemal Akman Meslek Yüksekokulu olarak eğitim faaliyetini sürdürmektedir.

 

Ulu cami, Ağalar Mescidi, Rüstem Paşa Kervansarayı, Roma Hamamı kalıntıları, çeşitli dönemlerde yapılmış türbeler ve köprüler ilçenin önemli tarihi eserleri arasındadır.

 

Ereğli yakınlarında bulunan İvriz Kaya Anıtı Hititlerden günümüze gelen önemli bir kültür mirasıdır.

 

Ereğli sanayisi ve tarımıyla birlikte hızlı yükseliş içinde. Ayrıca yüz ölçümü ve nüfus acısından bazı illerden daha büyüktür.

 

Ereğli’ mizde yetişen siyah havuç, gıda ve kozmetik sanayinde doğal gıda boyası olarak kullanılmak üzere Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerine ihraç ediliyor. Ereğli'de iki havuç işleme fabrikasının bulunduğunu, İlçemizde yılda yaklaşık 120 bin ton havuç üretilmektedir ve bunun yaklaşık 50 bin tonu başta Fransa olmak üzere Almanya, İtalya, Danimarka ile Uzakdoğu'da Japonya ve Kore'ye ihraç edilmektedir.

 

Ereğli beyaz kiraz üretimiğle dünya çapında söz sahibidir.

 

Ereğli, Güney Kore'nin Kwangjin kenti ile kardeş şehir anlaşması imzalamıştır.

2024 © Ereğli Belediyesi - Kodlama : Arge ve Inovasyon Ekibi ♥

Hızlı Erişim

Hızlı Erişim
×

Erişilebilirlik Ayarları


Görünürlük Ayarları